20 Mayıs 2018 Pazar

Kültür Mantarı 10. Sınıf 2018 Mayıs


10. sınıfın ikinci Kültür Mantarı ödevi için bu dönem; Prag’da bulunan Komünizm Müzesi’ne John Lennon Duvarı’na ve Orta Çağ Canlandırma Gecesi’ne; Antalya’da “Sessiz Bir Yer” adlı filme ve Beyoğlu’nda bulunan Goethe Enstitüsü’ne gitmiş bulundum.


“Tek Söylediğimiz Şey Barışa Bir Şans Vermek”

22 Ocak 2018 tarihinde, öğle saatlerinde, annem ve babam ile Prag’daki John Lennon Duvarı’na gitme şansı yakaladım. John Lennon Duvarı; John Lennon’ın suikastından sonra ilk başta üzerine “Imagine” yani “Hayal Et” yazılıp daha sonradan bu yazının polisler tarafından silinmesi üzerine, birkaç defa daha “Imagine” yazılıp silinmiş bir duvardır. Birkaç defadan sonra tekrardan “Imagine” yazılınca, polisler bu duvara dokunmamışlar bir daha ve böylece bu duvar kültürel ve sosyal bir imge haline gelmiş. Prag’a gitmeden önce; gidilmesi gereken yerler listeme eklediğim bu mekana gitmeyi, dört gözle bekliyordum açıkçası. Haritalar yardımıyla uzun uğraş sonucunda, birçok ara sokak aşarak gittiğimiz Duvar, gerçekten dikkat çekici ve mutluluk vericiydi. Duvar’ın üstünde The Beatles’ın şarkı sözleri, insanların barış ve güncel olaylar ile ilgili olan düşünceleri yazılıydı. Beni etkileyen kısım ise bu duvara her türlü insanın yazı yazmasına veya resim çizmesine izin verildiği halde, duvar üzerinde tek bir tane Duvar’ın amacından sapan sözün veya kelimenin bulunmamış olmasıydı. Prag’a her yolu düşen insanın, özellikle The Beatles hayranıysa, buraya uğramadan eve dönmemesini tavsiye ederim.


        




Bir Çağ Ne Kadar Karanlık Olabilir?

21 Ocak 2018 tarihinde saat 22.00 sularında, katıldığımız tur ile beraber, Prag’da annem ve babamla gittiğimiz “Orta Çağ Canlandırması” veya “Orta Çağ Gecesi” olarak geçen etkinlikten bahsetmek isterim. Bu gece, Orta Çağ’daki olaylardan esinlenerek düzenlenmiş. Eski bir av köşkünün yanındaki tek katlı binada düzenlenmiş olan gecenin genel özeti, misafirlerin Orta Çağ’da geçen canlandırmaları izlerken bir yandan da karınlarını doyurmalarıydı. Binaya girdiğimizde ilk yaptığımız şey, bize ayrılan odundan yapılmış masalara oturup önümüze gelen yemeği yemeye başlamamızdı. Binanın, Orta Çağ’da olduğumuz hissine ulaşmamız için tüm ışıkları kapalıydı. İçerisi, duvarda asılı meşaleler ile aydınlatılmıştı. Yemeğe başladıktan beş dakika sonra ise etkinlikler başladı. Gece boyunca; Orta Çağ’da şövalyelerin dövüşlerini, ateş gösterilerini, insanların tutsak edilişlerini, “cadı”ların içindeki kötü ruhu çıkarma süreçlerini ve yapılan bazı işkencelerini seyretmiş olduk. İşkenceleri seyretmek haricinde keyif aldığım bir etkinlik oldu Orta Çağ Gecesi. İşkencelerin canlandırılması oldukça mide bulandırıcı ve rahatsız edici görüntüler olduğundan maalesef bu bölümlerde kulaklığımı takıp, son ses müzik açıp, telefonum ile ilgilenmek zorunda kaldım. İlginç ve sıra dışı bir deneyim yaşamak isteyenlere öneririm.



 




Siyasi İdeolojilerde Bugün: Komünizm ve Müzesi

23 Ocak 2018’de, akşamüstü saatlerinde yine annem ve babam ile Prag’da gitmiş olduğum Komünizm Müzesi; beni şu ana kadar en çok etkileyen müzelerden biri oldu. Bilindiği üzere Prag’ın bulunduğu Çek Cumhuriyeti, Komünizm’den zarar görmüş ülkelerin arasında yer alıyor.
Müzede; Komünizm rejimine ait eşyalar, fotoğraflar ve objeler yer almaktaydı. Rejim sırasında çekilmiş olan dertlerin, halkın acı durumunun, siyasilerin çekişmelerinin, tutuklulara çektirilen işkencelerin, okullardaki hava saldırılarına karşı alınan önemlerin ve tatbikatların hepsi, müzenin içerisindeki duvarlarda bilgilendirme amaçlı bahsedilmişti. Tüm odaları gezdikten sonra, yukarı katta yer alan kafeye çıkıp ailecek müzeden ne çıkardığımızı tartıştık. Genel bir yorum yapmak gerekirse, Komünizm rejimine sahip olan ülkelerin geçmişte nelerden çekmiş olduğunu bilmiş olsam da bunu çeken ülkelerin birinde, bu rejim ile ilgili bir müzeyi gezmek ve onların bakış açısından olaylara bakmak daha da enteresan, ilgi çekici ve tabi ki iç parçalayıcıydı. Prag’a ziyarete gelen herkesin bu müzeye uğraması gerektiğini düşünüyorum.

 



"Sessiz Bir Yer"

6 Mayıs 2018 Pazar günü, Antalya’da yer alan bir Cinemaximum salonunda gösterilen “Sessiz Bir Yer” adlı korku filmini; saat 15.45 seansında, antrenörlerim ve sporcu arkadaşlarım ile birlikte izlemiş bulundum. Antalya’da bulunan yarışma ve ödül töreni saat 13.00’te bittiğinden ve uçağımız akşam saat 21.05’te olduğundan beraber bir filme gidebileceğimize kanaat getirdik.
“Sessiz Bir Yer” adlı bir film tüm dünyaya yayılmış, sese karşı duyarlı olan yaratıkların herhangi gürültülü bir sesi duyunca, sesin kaynağına saldırıp öldürmesine baz alınarak yazılmış. Baş rolde bir anne, baba ve üç kardeş var. Filmin sonuna doğru anne ve kardeşlerden bir tanesi bu yaratıkların zayıf noktasını nihayet bulabilmiş olsa da bazı şeyler için çok geç oluyor çünkü bu yaratıklar, filmin sonuna kadar baba ve kardeşlerden birini öldürmüş oluyorlar.
Bana göre, bu filmi Kültür Mantarı’na yazmak için pek çok sebep vardı. Öncelikle “Sessiz Bir Yer” filmi bence diğer korku filmlerine benzemiyor. Daha farklı bir olay örgüsüne sahip. Dahası; insan kulağının sesi duyması, ses dalgaları gibi pek çok biyoloji ve fizik konularından bahsediliyordu. Ayrıca, filmde pek çok altı kapalı politik mesajlar barındığını düşünüyorum. Örneğin; herhangi bir gürültülü sesi duyunca saldıran yaratıkların devletleri, bu gürültülü sesin ise değişim için seslerini yükselten halkları temsil ettiğini düşünüyorum.
Bu yazının yayımlanacağı tarihe kadar “Sessiz Bir Yer” çoktan vizyondan kalkmış olacak fakat film satılmaya başlandığı zaman satın alınıp izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Pişman olmayacaksınız.


 






"Sessiz Bir Yer" afiş fotoğrafı: https://kadin.com/sesini-duyarlarsa-seni-avlarlar-sessiz-bir-yer-13-nisanda-sinemalarda


Alman Kitaplarının Kokusu

14 Mayıs 2018 Pazartesi günü, MFL zümresinin topladığı 10. Sınıflardan dokuz arkadaşım ve Almanca Hocam Lale Akkaya ile birlikte Beyoğlu’ndaki Goethe Enstitüsü’nde yer alan kütüphaneye gittik. Bilindiği üzere Goethe Enstitüsü, Alman kültürünü aşılamayı ve Almanca öğretmeyi amaçlayan bir kurumdur. Dolayısıyla gittiğimiz kütüphanede Türkçe kitaplarının yanı sıra birçok Almanca kitap bulunmaktaydı. Kütüphaneye okul gezisi statüsünde gittiğimizden, içinde kitapların yerlerini saptamaya ve içeriklerini anlamaya yönelik küçük bir yarışma da yaptık. Maalesef fazla süremiz olmadığından, içeride uzun soluklu bir çalışma gerçekleştiremedik fakat en kısa sürede bu kütüphaneye tekrardan uğramak istiyorum. Almanca öğrenmeyi seviyorum ve bu kütüphanenin Almancam açısından birçok şeye katkısı olacağını düşünüyorum. Almanca öğrenenlere veya öğrenmek isteyenlere de Goethe Enstitüsü’nü ve kütüphanesini tavsiye ediyorum. Karlı çıkacaksınız.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder