19 Mayıs 2017 Cuma

Kültür Mantarı Mayıs 2017 9.Sınıf

Kültür Mantarı yazılarım için bu dönem beş farklı yere veya etkinliğe gittim. Bunları; Bilbao Tarihi Şehir Merkezi Gezisi (İspanya), Manga Konseri (İstanbul), Othello Tiyatrosu (İngiltere), London Eye (İstanbul), Hyde Park (İngiltere) merkez olarak kaleme aldım.


Bilbao Eşsiz Tarihi Şehir Merkezi Gezisi


27 Ocak 2017 tarihinde, düzenlenecek olan MUN konferansının şehir turu ayağı için Bilbao (İspnaya)'nun şehir merkezindeydik. Orada; okulumuzdan birkaç arkadaşımızla birlikte olduğumuz, konferansı düzenleyen okulun öğrencileri tarafından bir şehir merkezi turuna çıkarıldık. Bilbao şehri zaten yüzölçümü olarak küçük olmakla birlikte, şehir merkezi denince akla gelen genişliği hayal edebiliyorsunuzdur. Genel olarak bilgi verilmek gerekirse Bilbao şehrinde Bask'lar uzun bir süredir yaşamaktadır. Basklar, Baskça konuşur genel olarak ama bu bölgede İspanyolca konuşulduğu açıkça duyulabilmektedir.
Şehir merkezi, Nervion adlı bir nehrin etrafında kurulmuştur. Sokakları dar olmakla birlikte eski mimari yapılar barındırmaktadırlar. Sokaklarındaki tarihi ve otantik kalıntıların yanı sıra, Gran Via'da (Bilbao ve İspanya'ya özgü yiyeceklerin satılıp, insanların rahatlamak için gittiği mekanların bulunduğu alan) bulunan insanların sıcaklığıyla kasıp kavrulan Bilbao şehir merkezi; Teatro Arriaga, Casco Viejo, Belediye Sarayı gibi birçok tarihi, turistik, sanat içeren mekanları bulunduruyor.
Bu gezide, beni en çok mutlu eden ve keyiflendiren; Bilbao'nun sıcak ve hareketli havasıydı. Her ne kadar tarihi yapıları beni büyülese de düşündüğümün aksine hangi saat olursa olsun hareketli ve canlı olan merkez benim favorimdi. Bir defa daha gitmeyi can atmakla beraber, Bilbao'ya gitmeyi düşünen herkese tavsiye ederim: pişman olmayacaksınız.





Kulaklarımızın Pası Silindi: MaNga Konseri

12 Mayıs 2017 tarihinde, Yeditepe Üniversitesi'nde gerçekleşen MaNga konserine, okul olarak katılmış olduğumuz Zeka Olimpiyatları'ndan (Yarışma Yeditepe Üniversitesi'ndeydi.) dolayı dinleme şansını yakaladım.
Manga grubunun her ne kadar en büyük hayranları olmasam da sevdiğim birçok şarkısı olduğundan benim için eğlenceli bir akşamdı konser akşamı. Klasik şarkılarından olan Cevapsız Sorular, Beni Benimle Bırak, Dünyanın Sonuna Doğmuşum, Bir Kadın Çizeceksin, Yine Yeni Yeniden gibi ve bunlarla kısıtlı olmayan birçok şarkılarını çalıp, birkaç tane ise başka şarkıcılardan parçalar dinlettiler dinleyicilerine. 
İlk defa MaNga konserine gittiğimi belirterek, bilmediğim şarkıları bile olsa iyi vakit geçirdim. Yanımda arkadaşlarım da olduğu için yalnız geçireceğim bir zamanın eğlencesi ikiye katlandı. 



Bir Shakespeare Klasiği: Othello


5 Nisan 2017 tarihinde, akşam saatlerinde, annem ile birlikte Londra'da bulunan tarihi Shakespeare's Globe'da, Othello adlı oyunu izledim.
Othello bilindiği gibi Shakespeare'in trajedisidir. Oyunun kısa bir özetini geçmek gerekirse, Othello adlı siyahi baş kahramanın ve Desdemona adlı sevgilisinin ilişkileri ve ilişki süresince yaşanan trajik olaylar konu alınır. Tiyatro, Othello'nun Desdemona'yı öldürüp ardından intihar etmesiyle son bulur.
Oyunu izlemeden önce her ne kadar derinden etkileyici konusuyla ilgili bilgi sahibi olsam da, oyuncuların mükemmel oyunculukları ve yönetmenin mükemmel işçiliğiyle, canlı olarak izlemek ayrı bir etkileyiciydi. Sahnedeki tek ışıklandırmanın mumlardan oluşmasına rağmen harika efektlerle ışığın düzenlenmesi, kan gerektiren sahnelerde kanın gerçekçi olması, oyunun içine günümüzden unsurların da araya sıkıştırılmış olmaları (Günümüzün siyasi liderlerinden biri hakkında şaka yapılması veya günümüz şarkıcılarından Katy Perry'nin I Kissed a Girl adlı şarkının söylenmesi) daha çok izleme isteğimi uyandırdı. Bunların dışında tarihi Globe'un otantik havası da oyundan keyif almamı sağladı. Oyunu izlemenin tek sıkıntısı, aralarda eski İngilizce kelimeler geçtiğinden dolayı bazı cümleleri anlayamamamdı fakat benim için o kadar da önemli olmadı. 
Yolu Shakespeare's Globe' a düşenlerin, bu oyunu izlemelerini tavsiye ederim. Gerçekten, çok keyifli bir zaman geçireceksiniz.




Londra'nın Panoramik Görüntüsü

5 Nisan 2017 tarihinde yine annem ile birlikte Londra'da bulunan London Eye'a bindik. Klasik bir turistik mekanlardan biri olan London Eye, tahmin edilebileceği gibi çok kalabalıktı.
"London Eye ne?" diye soracak olursanız; London Eye, tüm Londra'nın panoramik görüntüsünü izleyebileceğiniz bir dönme dolap. Bir dönüşünü, yaklaşık 30 dakikada tamamlıyor ve bir kapsülü on beş civarı sayıda insan alıyor. Kapsüllerde; geniş bir koltuk ve iki kamera (Buralardan fotoğraflar çekiliyor otomatik olarak, indiğinizde fotoğrafınızı satın alabiliyorsunuz.) yer alıyor. 
Deneyimime gelecek olursak bahsettiğim koltukta hiç oturmadık, sürekli ayaktaydık manzarayı seyretmek için annemle. Londra'ya gelmişken tepeden görüntüsünü izlemek hoştu açıkçası fakat "Büyülendim." diyecek bir özelliği de yoktu açıkçası. Themes nehrinin griliği ve binaların yan yana oluşturduğu görüntüden daha fazlası yoktu. Bu yüzden hayal kırıklığına uğradım diyebilirim. Aklımda gördüğümden daha müthiş bir görüntü vardı. Bunların dışında kapıda iki veya üç saat beklememek için hızlı geçiş kartlarından satın almamız gerekti. Zira, daha önceden bahsettiğim kalabalık hayattan soğutucuydu.
Londra'da burayı ziyaret etmek isteyen varsa tavsiye ederim diyemeyeceğim fakat oraya gelenlerin olmazsa olmazlarından olduğunu bildiğim için, fazla bir şey ummamanızı önererek yazımı tamamlıyorum. 




Temiz Hava, Geniş Çimenlikler, İç Açıcı Görüntü: Hyde Park

Annem ile birlikte yapmış olduğumuz Londra gezisinde (1 Nisan-7 Nisan 2017), zaten gitmeyi planladığımız fakat otelimizin yakınlığından her gün gitme şansı yakaladığımız Hyde Park ve hakkında izlenimlerimi aktaracağım yazımda. 
Hyde Park, bildiğiniz üzere Londra'da bulunan Kraliyet Park'larından en büyüğüdür. Aynı zamanda, dünyada çapındaki parklardan en büyükleriyle de yarışır. İçerisinde "Su" adlı bir gölü barındırmaktadır. Gölün çevresinde, gölü botla gezme imkanları sunulmaktadır. Bunların dışında bisiklet kiralama veya ata binme gibi olanakları bulunmaktadır. Hemen yanında South Kensington Gardens yer alır. Birbirinden renkli çiçeklerin, bitkilerin, ağaçların yer aldığı büyüleyici görüntüye sahip olan bu park; birçok kişi tarafından evcil hayvanlarını gezdirme, yürüyüş, spor yapma, gezinti gibi amaçlarla kullanılmaktadır.
İzlenimlerime gelecek olursak, Hyde Park beni ciddi anlamda büyüledi. Temiz havasıyla olsun, iç açıcı görüntüleri olsun "Keşke buranın yakınında yaşasaydım, her gün gelirdim." dedirtti. İstanbul'un kirli havasından ve bu tür parkların azlığından veya ilkelliğinden bir kez daha beni yakındırttı bu güzel park. Bunların dışında insanların işlerinden çıkıp buraya uğramaları veya sabah sporlarını yapmak için gelmeleri, atmosferine ayrı bir sıcaklık kattı benim gözümde. Londra'nn İstanbul gibi yoğun bir şehir olup yine de bu kadar duru bir havası olan Hyde Park'ı barındırması, "Demek ki her ikisi de oluyormuş." dedirtti. 
Londra'ya gelenlerin, buraya yakın bir otele rezervasyon yaptırıp kaldıkları süre boyunca bir yarım saatliğine de olsa uğramalarını tavsiye ediyorum. Stresinize ve sıkıntılarınıza iyi gelecek, bir süreliğine de olsa onlardan uzaklaşmanızı sağlayacaktır.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder